Tarihimizi Doğru Öğreniyormuyuz? / 4
Mehmed Niyazi'nin makalelerinin son bölümü
¬¬¬¬¬
Yusuf bin Hammer - 3
İstanbul’un fethi, dünya tarihinin dönüm noktalarından biridir; iki sebepten insanlık için önemlidir.
Surları yıkan topların Avrupa’da yayılması derebeyliklerin sonunu getirmiş, devletleri hakim kılmıştır. Böylece medeniyetler kendine uygun ortam bulabilmişlerdir. İkinci sebebi ise İslam dünyasını tanıyan Bizanslı alimlerin İtalya’ya göçmeleridir. Biz Müslümanlar için de Peygamber Efendimiz’in hadislerinde zikredilmesiyle kutlu bir boyuta ulaşmaktadır.
Hammer’den İstanbul’un fethini okuyanda eğer fındık kadar beyin varsa, bu fetih şerefinin Türklere, bilhassa II. Sultan Mehmet’e ait olmadığını teslim eder. Macar Urban, paraya tamah edip o topları dökmeseydi, Türkler İstanbul’u kesinlikle alamazdı..!!!
Bugün gerek bizde gerekse Batı’da Urban’ın rolü olabildiğine abartılmaktadır. Halbuki o zamanki kaynaklara hakim olan, Urban’ın sadece bir tane top döktüğünü, onun da deneme atışında parçalandığını, Urban’ın da o topun başında öldüğünü bilir. Topları döken Sarıca Muslihiddin’dir. Hammer’in niçin Urban’a vurgu yaptığının üzerinde düşünmeliyiz.
İstanbul’u fetheden ordunun ne kadar vahşi olduğunu Hammer şöyle anlatıyor: “Constantinopel’in Fatihi Doğu’ya boyun eğdirmekle tehdit eden bu statüden dolayı korkunç bir şekilde öfkelenmiş ve bu yüzden son Kayzer Constantin’in kesik başını ayaklar önüne attırarak bir gün boyunca teşhir etmiştir. I. Constantin’in annesi Helene’nin statüsünü resmi ihtiram için yerleştirdi ve Agusteon Meydanı’na onun adını verdi ve o yerde son Constantin’in başı Constantinopel Fatihi’nin takdirine düçar oldu. Procopius’un dediği gibi, Justinian’ın imparatorluğun Doğulu düşmanlarına tehditkar ilerlemeleri yasaklayan atı, son Bizans Kayzeri’nin başını ayaklar altında çiğnemek durumunda kalıyordu. Öylesine bir alay etmedir ki, derinliği ancak, Doğulu Fatih’in zafer ordusuna şu sözlerle haykırdığı bilindiği zaman tam anlamıyla hissedilebilir; düşmanlarınızın kafalarını ayaklarınızın altında ezin!”
Ziya Nur Aksun ise olayı şöyle anlatmaktadır: “Bu sırada mukavemet gruplarıyla beraber imparator da temizlenmiş ve öldürülmüştü. Erguvani pelerini olan Konstantin, Vasileuslara has ayakkabısından tanınarak teşhis edildi ve bir azap neferi, kesik başını ‘Şehrin Fatihi’ne getirdi. Fatih, vatanını müdafaa için ölen bu şerefli askerin cenazesine lüzumlu hürmeti gösterdi, merasimle defnettirdi.”
Görüldüğü üzere aynı olayı anlatan bu iki metin arasındaki fark dehşetengizdir. Aksun’un metnini okuyan Avrupalı Hıristiyan, Fatih’e fazla kin duymaz; “Harp halidir” der geçer. Fakat Hammer’in metnini okuyan, Fatih’e ve Müslümanlara ebedi kin duymakta haksız mı? Bugün Batı’nın bize düşmanlıklarında bu metnin ve benzerlerinin etkisi yok diyebilir miyiz?
Hammer, yazdıklarıyla sadece Hıristiyanlara kin tohumları ekmiyor, ümit vererek onları ayağa kaldırmak istiyor: “Yedikule zindanları da zincir seslerini ve zindan inlemelerini birinden diğerine intikal ettirir. Mahkûmların ahları ve inlemeleri ve asılanların hırıltıları yarım yüzyıldan beri burada yankılanmaktadır. Mamafih tıpkı hapishane gibi, ihtilal, değişim zamanına, kurtuluş ve hürriyet gününe hazır olmak lazımdır. Bizanslıların naklettikleri kadim bir kehanete göre duvarla örülmüş Altın Kapı’nın açılma zamanı bir daha gelecektir. Bununla birlikte Yedikule zindanları da açılacak ve hürriyet, zamanın altın kapısı sayesinde kan kulelerinin yontma taştan harabeleri üzerinden Eski ve Yeni Roma’nın yedi tepe üzerinde zafer geçişi yapacaktır.” (İstanbul ve Boğaziçi, s. 350-351)
Kültür ve fikir adamı, aynı zamanda Hammer’in mütercimi Senail Özkan’ın Hammer hakkında hükmü şöyledir: “Hammer, İstanbul’u sevmiştir; İstanbul ve Boğaziçi’ni severek yazmıştır; ancak İstanbul’un fethini bir türlü hazmedememiştir. İnanılmaz bir Hıristiyan şuuruyla projektörlerini payitahttaki Bizans ve Hıristiyan eserlerine çevirmiş ve en önemsiz, en minik Hıristiyan eserleri bile parlak bir mücevher gibi sunmaya çalışmıştır.” (Türk Edebiyatı, sayı 456, s. 45)
Hammer’in yazdıkları sadece bunlar değil, bunlara benzer yüzlerce örnek verilebilir. Bizimle ilgili yazdıklarının İslam ve Türk dünyasında ciddiye alınmasını ister.Çünkü asıl meselesi bizimledir. Çöküş dönemimizde yaşamıştır; fakat tarihi akışımızın ters dönmeyeceğini kim inkâr edebilir?
Mezarını İslami üslupla yaptırması İslam dünyasındaki etkisini azaltır mı, çoğaltır mı?
Müslüman olduğu halde bunları yazması Hıristiyanlardaki etkisini artırmaz mı?
Unutmamak gerekir ki, büyük insanlar hayatlarını tahsis ettikleri gibi olanca varlıklarını da ideallerinden esirgemezler; hatta mezarlarını, ölülerini bile.
Dayanaksız olmayan bu hükmüm ümid ederim ki sert ve haşin değildir.
Mehmed Niyazi Özdemir