Tarihimizi Doğru Öğreniyormuyuz ? / 2
Merhum Yazar Mehmed Niyazi'nin Makaleleri ile devam ediyoruz.
¬¬¬¬¬
Yusuf bin Hammer - 1
Aziz dostum Senail Özkan’ın aslına sadık kalarak nefis bir üslupla tercüme ettiği “İstanbul ve Boğaziçi” kitabında Hammer,
Çamlıca tepelerini,
oraya nasıl çıkıldığını,
kaynak sularını,
İstanbul’un diğer semtlerini resim çekercesine çok güzel anlatmıştır. Belli ki adım adım dolaşmış, ayrıntılarına varıncaya kadar not alıp yazmıştır.
Wiedling’deki mezarı da aynen Emre’nin anlattığı gibidir. Emre, Hammer’in oryantalist olduğu için Osmanlı tarihiyle ilgili yazdıklarına soğuk ve önyargılı baktığını söylüyor; mezardaki İslamî şekli, ayetleri görünce ve “Ziyaretten murad, ancak duadır / Bugün bana ise, yarın sanadır.” Türkçe beyitini okuyunca, zihinsel savunma mekanizmalarının sona erdiğini, Osmanlı tarihine dair kaleme aldığı sayfaların ona açıldığını ifade ediyor.
Bundan sonra yazacaklarımın sayın Akif Emre ile ilgisi yoktur; görüşlerine saygı duyuyor, Hammer’i değerlendirmeme fırsat hazırladığı için de kendisine teşekkür ediyorum.
Aslında Hammer’in Osmanlı tarihi hakkında yazdıklarıma dair kanaatlerimi belirtmek istiyordum; fakat bir vesile zuhur etmiyordu. Hammer Müslüman olmuş mu olmamış mı konularına girmek işim değil, o, Allah’la onun arasındadır. Benim gibi aciz bir kulun bu konuda hüküm vermesi imkansızdır. Ben yazdıklarının, değerlendirmelerinin peşindeyim.
Goethe, Doğu-Batı Divanı’nda Hammer’i “çağın ihtiyacı”nın ne olduğunu fark eden bilgin olarak takdim eder. Goethe uzmanı olan Senail Özkan, Batı’nın dâhî evladının bu sözünü şöyle yorumluyor: “Şairler prensi doğru söylüyordu; gerçekten Hammer, çağın muhtaç olduğu hazinelerin Doğu’da olduğunu biliyordu; hatta bilmekten de öte bu evrensel değerlerin önemini pekala kavrıyordu.“ Hiç şüphesiz yorulmak bilmeyen bir araştırmacıdır. Doğu’nun üç anadili olan Türkçeyi, Arapçayı, Farsçayı çok iyi biliyordu; dil anahtarıyla girdiği kültür dünyalarında karşılaştığı hazineleri taşımak enerjisini tüketeceği yerde güçlendiriyordu.
Bizdeki edebiyat uzmanlarının dahi pek çoğundan haberi olmadığını zannettiğim 2200 Osmanlı şairinin şiirlerini tercüme etmiştir.
VI. ciltlik “Arap Edebiyatı Tarihi"ni, “Fars Edebiyat Tarihi”ni kaleme almıştır. Yazarı, mütercimi ve sahibi olduğu Fundgruben des Orients (Şarkın Kültür Ambarı) dergisini VI. cilt halinde toplamıştır.
Mütenebbi, Hafız, Baki gibi Şark’ın, belki de dünyanın en büyük şairlerinin divanlarını Almancaya nazmen tercüme etmesi bu dillere ne kadar hakim olduğunu göstermektedir. Yüksek seviyede bir sanat eserini tercüme etmek için sadece dil bilgisi yeterli değildir; o eserin boy attığı kültür iklimini de derinliğine bilmek gerekir. Bir dilin inceliklerini öğrenmenin, bir kültürün değerlerine hakim olmanın, insanın yıllarını alıp götüreceğini düşünürsek, Hammer’in döktüğü terleri biraz idrak edebiliriz.
Tabii Hammer’in daha pek çok kitabı vardır; bizim burada üzerinde durmak istediğimiz eseri, on cilt olan ünlü “Osmanlı Tarihi”dir.
Hammer’in kaleme aldığı söz konusu eseri sebep-sonuç ilişkisi bakımından, Batılı anlamda yazılmış ilk Osmanlı tarihidir. Daha önce yazılanların ise vakanüvistçe telif edildikleri kabul edilmektedir. Vakıa rahmetli İzzeddin Şadan, Naima’nın yazdıklarının Hammer’inkinden çok üstün olduğunu söylerdi. Fakat biz de genel anlayışa uyarak Hammer’in kaleminden çıkanı, Batılı anlamda ilk Osmanlı tarihi kabul ediyoruz.
Osmanlı’nın kuruluşundan, 1774 yılına kadar geçen dönemi anlatan bu eser Osmanlı tarihine dair bilgilerin, telakkilerin belkemiğini, esasını oluşturmuştur. Bizim için arz ettiği önem bakımından, kısmet olursa haftaya bu kitabını ele alıp inceleyeceğiz.
Mehmed Niyazi Özdemir